İnovasyon Yaratıcılığa Karşı
Yayın tarihi: 02.02.2012
Ülkemizde maalesef yeni ürün geliştirme, veya yeni ürünlerin pazara sunulması birbirinden ayrı konularmış gibi algılanır ve uzmanlık alanı olarak biri çok teknik, diğeri ise sadece pazarlama ve satışçıların uğraşı alanı olarak görülür. Mantık olarak bu yaklaşım doğru gibi görünse de herhangi bir yeni ürünün gerçekten pazarda başarılı olabilmesi için her iki tarafın birlikte çalışması şarttır. Aksi halde ne pazardaki gerçek ihtiyaca göre teknik olarak başarılı ürün dizayn edilebilir, ne de teknik olarak mükemmel dizayn edilen ürünler pazarda büyük başarı elde edebilir. Bu nedenle yeni ürün fikirlerinin toplanması, ürünlerin geliştirilmesi ve geliştirilen ürünlerin pazara sunulması başlı başına bir süreç olarak görülmeli ve bu süreçte herhangi bir firmanın arge, üretim, kalite, satış ve pazarlama bölümlerinden çalışanlar bir takım oyunu içinde eşit katkıda bulunmalıdırlar. Dolayısı ile süreç, “Yeni ürün geliştirme ve pazara sunum süreci” olarak adlandırılmalıdır. Bu süreci açıklayabilmek için öncelikle bazı kavramları tanımlamak gerekmektedir. Yenilik; çeşitli kaynaklar tarafından farklı algılanmakta ve farklı tanımlanmaktadır. Drucker’e göre yenilenme, şimdiye kadar görülmemiş hızla değişmekte olan pazarlara uyum sağlayacak şekilde, ürün ve hizmetlerin değiştirilmesidir. 1995 Yılında Türkiye’de araştırma-geliştirme projelerini desteklemeye yönelik olarak Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu tarafından çıkarılan karara göre yeniliğin çerçevesinin belirlenmesi ihtiyacı doğmuş ve yenilik; “bir fikri satılabilir yeni ya da gelişmiş ürün, ya da mal ve hizmet üretiminde kullanılan yeni ya da geliştirilmiş bir yöntem haline dönüştürmek demektir” olarak tanımlamıştır. Bu karar uyarınca projelerin yenilik içerip içermediği değerlendirilerek yüzlerce arge projesine finansman desteği sağlanmıştır. Yenilik, değerlendirenin kim olduğundan önemli ölçüde etkilenmektedir. Herhangi bir firmanın bu güne kadar üretmediği ürünleri üretmeye başlaması o firma için yeniliktir. Aynı şekilde pazarda bulunmayan bir ürünün piyasaya sunulmuş olması da Pazar için yenilik anlamını taşımaktadır. MacCarthny’e göre yenilik 3 sınıfta toplanmaktadır: 1. Gerçek anlamda bu güne kadar hiç olmayan bir ürünün ortaya çıkarılmış olması (İCAD) 2. Mevcut ürünler ile karşılaştırıldıklarında belirgin farklılıklar arz eden ürünler (İKAME) 3. Herhangi bir firma için yeni, ancak pazarda yeni olmayan ürünler (TAKLİT) Bütün bu tanımlar bir yana, pazara sunulan ürünlerin yenilik içerip içermediğini sonuç olarak ürünün alıcıları, yani tüketiciler değerlendirmektedir. Önemli diğer bir nokta yenilik tanımı yapılırken “İcad” ve “Keşif” kelimeleri ile ayrımının yapılmasının gerekliliğidir. İcad tanım olarak “var olmayanın bulunması”, keşif ise“ var olanın ortaya çıkarılmasıdır”. Dolayısı ile icad ve keşif kendi içinde bir yeniliktir. Ancak bunun tam tersi durum geçerli olamaz. Yani; her yenilik bir icad olamayacağı gibi, bir keşifte olamaz. Yeniliğin tanımı yapılırken aslında yeni ürün tanımı da gizli olarak yapılmıştır. Piyasaya yeni olarak lanse edilen, ancak sadece ambalajı açısından yeni olan ürünler tanım olarak yeni ürün kapsamına girmemektedir. Ambalajı işlevsel olarak herhangi bir ihtiyaca cevap veren ürünlerin bu kapsamda hariç tutulması gerekir. Örneğin; şişe kola – kutu kola, ıslak cep mendili – ıslak kutu mendili ... Yine Para Kredi ve Koordinasyon Kurulunu’nun ArGe Projelerinin desteklenmesine ilişkin 1995/2 sayılı kararına göre yeni ürün; “önceki ürün kuşağı ile karşılaştırıldığında malzemesi, parçaları ve yerine getirdiği işlevler açısından öze ilişkin teknolojik farklar gösteren ürün yeni ürün olarak kabul edilir” şeklinde tanımlanmaktadır. Yenilik veya yeni ürün kavramlarını açıklarken, bu kavramlarla yakın bağlantı içinde olan teknoloji kavramını da açıklığa kavuşturmak gerekmektedir. Teknoloji özellikle geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun yaşam düzenini genel anlamda etkileyen en önemli etkenlerden biri olmuştur. Bu nedenle teknolojinin basit anlamda tanımlanması aslında pek mümkün olmamaktadır. Zira teknoloji; bakış açısına göre çok büyük farklılıklar arz etmektedir. Bir mühendis teknolojiyi üretim yöntemleri açısından değerlendirirken, bir toplum bilimci toplumun refah düzeyini arttırmada kullanılan araç olarak tanımlamaktadır. G. Edge göre teknoloji, ticari bir değer elde etmek için gerçekleştirilen bilimsel uygulamalardır. Son yıllarda yapılan ve belki de en çok değer gören tanımlardan biri ise “Teknik üretme ve bu tekniğin üretilmesi ile ilgili gerekli makine, alet ve malzemeleri geliştirebilme bilgisidir”. Sonuç olarak teknolojinin ürünlerin bir parçası olarak insanlığın yararına sunuluyor olduğu ve toplumsal yaşamı kolaylaştırdığı kuşku götürmez bir gerçektir. Günümüz dünyasında yaratıcılığın ön planda olduğu kanıksanamaz bir gerçektir. İnsanoğlu yaratıcılık kabiliyetini, yeni ürün veya yeni teknolojilerin geliştirilmesinde kullanarak bunları pazarda satılabilir varlıklar haline dönüştürme konusunda çaba sarf etmektedir. İşte tam bu noktada inovasyon kavramı anlam kazanmaktadır. Kökeni latince “innoware” , yani bir şey yapma anlamına gelen inovasyon kelimesi “yeni fikirlerin yaygın kullanımını ve hayata geçirilmesini sağlayan süreç” olarak tanımlanmaktadır. Son yıllarda tüm dünyada geniş kullanım bulan, ancak ülkemizde maalesef hemen dillere dolanan onca gereksiz yabancı menşeli kelimeye nazaran bir türlü moda olamamıştır. İnovasyon kelimesi bire bir “Yeni Ürün Geliştirme ve Pazara Sunum Süreci” ile paralellikler arz etmektedir. Bu süreçte başarılı olan herhangi bir firmanın inovasyon kabiliyetinin varlığından kolayca söz edilebilmektedir. Yeni fikirler üretebilen ve bu fikirleri hayata geçirebilen herhangi bir insanın da inovatif kabiliyetinin olduğu söylenebilir. Dolayısı ile inovatif kabiliyetten bahsederken sadece yeni fikirler üretmek yeterli olmamaktadır. Bu fikirlerin hayata geçirilmesi de aynı derecede önem arz etmektedir. Salt yeni ürün veya yeni teknoloji fikirlerinin üretilmesi insanın kendi duygularını tatmin etmesinden öte gitmemektedir. Asıl olan bu fikirlerin ticari başarıya ulaştırılabilmesi için gerekli olan çabadır. Dolayısı ile herhangi bir kuruluşu değerlendirirken yaratıcılık kabiliyetine sahip olup olmadığı ile değil, asıl inovatif kabiliyeti olup olmadığı ile değerlendirmek gerekmektedir. Bu kabiliyet; yeni fikirlerin sağlıklı şekilde üretilmesi, fikir alternatifleri arasından uygulanabilir olanların seçilmesi, seçilen fikirlerin uygulanması ve pazarın beğenisine sunularak ticari başarının elde edilmesi süresince geçen tüm faaliyetleri kapsamaktadır. Dolayısı ile yaratıcılık tek başına hiçbir şey ifade etmemektedir. Asıl olan İnovasyon’dur. Yani yaratıcılığın pratik uygulama ile birleştirilmesidir.
(Yazan site üyesi : Hayati Çağlar)
Tarihi belirlenmiş eğitim programlarımıza hızlı erişim için lutfen tıklayınız :